Kur’an-ı Kerim birçok ayetinde infak etmeyi, öfkeyi kontrol etmeyi ve insanları affetmeyi emretmiştir.
Allahu Teala Al-i İmran suresi 134. Ayetinde buyurmuştur ki:
‘’Onlar (takvâ sahipleri) bollukta da darlıkta da Allah yolunda harcarlar, öfkelerini yenerler, insanları affederler. Allah işini güzel yapanları sever.’’
Ayetin hemen öncesinde ‘’Rabbinizin mağfiretine mazhar olmak ve takvâ sahipleri için hazırlanmış olup gökler ve yer kadar geniş olan cennete girmek için yarışın!’’ (Al-i İmran/133) buyurularak cömertliğini infak etmenin önemi, öfkenin neden yenilmesi gerektiği ve affetmenin neden önemli olduğu vurgulanmıştır.
133. âyette rabbimizin bağışına, gökler ve yer genişliğindeki cennetine kavuşmanın, bütün ahlâkî davranışlarımız için temel gaye olduğu bildirilmekte; iyiliği, birtakım dünyevî menfaatler kaygısıyla değil de sırf Allah’a saygı ve sevgi demek olan takvâ saikiyle sadece uhrevî saadet uğruna yapmak gerektiği hatırlatılmaktadır. 134 ve 135. âyetlerde ise İslâm’da ideal ahlâk tipi olan “takvâ sahibi (müttaki) insan”ın temel ahlâkî nitelikleri sayılmaktadır. Bunlar her durumda cömert olmak, öfkeyi yenmek, insanları bağışlamak, kendi hatasını kabul etmek ve bundan vazgeçmek gibi niteliklerdir. Bu vasıflar, ancak ihtirasları ve bencil duyguları karşısında hürriyetine kavuşmuş üstün ruhların erdemleridir. 134. âyette geçen serrâ’ kelimesi tefsirlerde “sevinç ve rahatlık veren durum”; darrâ’ ise “zarar ve sıkıntı veren durum” şeklinde açıklanmıştır. Buna göre buradaki iki tür harcama, “zenginlik ve fakirlik halinde”, “sevinçli ve kederli zamanlarda”, “hayatta iken ve ölüme bağlı tasarruf yoluyla” yapılan harcamalar şeklinde anlaşıldığı gibi “akrabaya sevinç veren yardımlar ve düşmanı yenilgiye uğratmak için yapılan masraflar” şeklinde de anlaşılabilir.[1]
Allah Resulü –sallallahu aleyhi vesellem- ise bir hadis-i şerifinde “Cömert insan, Allâh’a, Cennet’e ve insanlara yakın; Cehennem ateşine uzaktır. Cimri ise, Allâh’a, Cennet’e ve insanlara uzak; Cehennem ateşine yakındır! Câhil cömert, Allah Teâlâ’ya, cimri âbidden daha sevimlidir.” (Tirmizî, Birr, 40/1961) buyurmuştur.
Şüphesiz infak etmeye en güzel örnek yine Sahabe-i Güzin efendilerimizdir. İlk İslam halifesi Hz. Ebubekir –radıyallahu anh- sadakati ve cömertliği ile bilinen bir sahabedir.
Hz. Ömer –radıyallahu anh- şöyle anlatıyor:
“Hz. Peygamber bir gün bizlere sadaka vermemizi emr etti. O sıralarda mal bakımından oldukça zengindim. Kendi kendime “Eğer Hz. Ebu Bekir’i geçebilmem mukadderse ancak bugün olabilir” dedim ve malımın yarısını getirdim. Hz. peygamber “Aile efradına bir şey bıraktın mı?” diye sordular. “Evet, onlara da bir şeyler bıraktım” dedim. Ne kadar bıraktığımı sorduklarında da “Bunun kadar da onlara bıraktım” cevabını verdim. Biraz sonra da Ebu Bekir geldi. Hz. peygamber ona da “Ya Eba Bekir! Sen aile efradına ne bıraktın?” o da “Onlara Allah’ı ve onun Resulünü bıraktım” dedi. Bunun üzerine onu hiçbir zaman geçemeyeceğimi anladım.”
(Ebu Davud, Tirmizi)
8 Ekim 2005 tarihinde Türk halkına Milli Mücadele yıllarında verdiği destekle gönüllerde “kardeş ülke” olarak yer eden Pakistan, 7,6 büyüklüğünde bir depremle sarsılmış, resmi rakamlara göre 78 bin insanını kaybetmiştir. Bu depremde birçok devletin ve STK’ların büyük yardımlarının yanında öyle küçük yardımlar vardı ki, uçak dolusu yiyecek ve battaniyeden, yüklü miktarda nakit paradan daha büyük etki yaptı. Okullarda düzenlenen yardım kampanyalarına katılan öğrenciler, gönüllü kuruluşlara, hatta bizzat Pakistan’a mektupla para gönderen çocukların minik yüreklerindeki büyük kardeşlik duygusu, Türkiye ile Pakistan arasındaki gönül bağını bir kat daha güçlendirdi. Ben fakir bir evin çocuğuyum” diye yazmıştı minik parmaklarıyla, annesi hastaydı; babası ise “yok”tu… “İki milyon ekmek paramız vardı, bunun bir milyonunu size gönderiyorum” diye devam eden mektubunda, bu bir milyonu nasıl arttırdığını da şöyle anlatıyordu: “Çünkü bugün ben çöpte bir ekmek buldum. Akşam iftarı onunla yapabileceğiz. Bu bir milyonla da deprem çocuklarına ekmek alın. Bu para helaldir.” Bir de özür dilemişti mektubunda, bir milyonu biraz eksik göndereceği için; çünkü “pul parası da verecekti”… Mektupta ne bir isim, ne de adres vardı. Sadece Kütahya’nın Tavşanlı ilçesinden 24 Kasım’da gönderildiği belli oluyordu üzerindeki PTT damgasından. Bir de yazısından ancak 8-10 yaşında olabileceği…[2]
İnfak etmek, yardımlaşmak yalnızca varlık ile yapılabilecek şeyler değildir… İşte bizler için örnek bir infak ve yardımlaşma örneği…
Selam ve Dua ile…
[1] https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/%C3%82l-i%20%C4%B0mr%C3%A2n-suresi/426/133-135-ayet-tefsiri
[2] https://www.yenisafak.com/arsiv/2006/ocak/02/g01.html